Salı, Ocak 03, 2012

Yeni



Çoğu şeye yeniden başlamayı çağrıştırır aslında yeni bir yıl insanlar için. Fakat, değişenin sadece takvim olduğunu gördükleri zaman porselen gibi kırılmış her yana saçılmış hayal kırıklıklarını yerlerden toplarlar.

Benim yılım böyle başlamadı işte. Çünkü yeni yıl safsatasına hiçbir zaman heyecanla girmedim ya da binbir umutla. Güzel şeyler getireceğine inanmadım, hayatın tüm kederini ona yükleyip bana mutlulukları vermesini istemedim. 

Televizyonlarda, dükkanların camlarında, sokaklarda yeni yıl yazılarını ve beklentilerini görmeme karşın hiç bana da şunu getirsin demedim. 'Saçmalık...' dedim. 'Tamamen kendini kandırmaca.'
 Bugünün de konusu yeni yıl olsun, bir şeyler yazayım istedim. Ama namıdiğer "beklentiler ve kehanetler yılı" adıyla değil. 

Bence yüklenmemeli her yeni takvime. Hayatımızın her gününü zaten beklentiler içerisinde geçiriyoruz. Yeni bir yılın ilk gününün diğer günlerden ne farkı var, dakikalarının da diğer dakikalardan? Saksı kırmalar, tabak çanak kırmalar, noel baba şapkalarıyla dolaşmalar... Bunlar saçma şeyler. 

Ertesi sabah ve diğer sabahlar uyandığınızda, kulağınıza ısrarla giren kötü bir haber o yıla kızmanızı günlere kızmanızı belki de lanet etmenizi gerektirecek. Yılın hiçbir günü kötü bir şey yaşamayıp da kötülükleri yıllara yığmayanımız ya da yıllara lanet yağdırmayanımız oldu mu?

İçinizi karartmak istemem. Fakat, kış mevsiminde yeni aldığınız bir kazak gibi giye giye eskiteceksiniz yeni yılı, her gün. Üzerine korkular dökülecek, gözyaşları damlayacak, kaygılar sıçrayacak.
Ama yeni yıldan beklemezsiniz değil mi?


Hiç yorum yok: